باب: قول الله
تعالى: {بل هو
قرآن مجيد. في
لوح محفوظ}
/البروج: 21 - 22/.
55. ALLAH TEALA'NIN "HAKİKAITE O LEVH-İ MAHFUZDA BULUNAN
ŞEREFLİ KUR'AN'DIR. "(Büruc 21,22) SÖZÜ
{والطور.
وكتاب مسطور}
/الطور: 1 - 2/. قال
قتادة: مكتوب.
{يسطرون}
/القلم: 1/:
يخطُّون. {في
أمِّ الكتاب}
/الزخرف: 4/: جملة
الكتاب وأصله.
{ما يلفظ} /ق: 18/: ما يتكلَّم
من شيء إلا
كُتب عليه،
"Tur'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yrızılmış
kitaba ... andolsun"(Tur 1,2) Katade bu ayette geçen "kitap"
kelimesini "mektUb=yazılmış" şeklinde tefsir etmiş yani melekler onu
satır satır dizerler, yazarlar demiştir. "Fi ümmi'l-kitab=o katımızda
bulunan ana kitapta (levh-i mahfuz'da) mevcuttur. "(Zuhruf 4) Yani Kitabın
cümlesi içinde, aslı içinde sabittir. "İki melek (insanın) sağında ve
solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki,
yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın. "(Kaf 17,18) Yani
herhangi bir şeyi konuşursa muhakkak o konuştuğu kelime aleyhine yazılır.
وقال ابن
عباس: يُكتب
الخير والشر.
{يحرِّفون} /النساء:
46/: يزيلون،
وليس أحد يزيل
لفظ كتاب من كتب
الله عز وجل،
ولكنهم
يحرِّفونه.
يتأوَّلونه
على غير
تأويله.
{دراستهم}
/الأنعام: 156/:
تلاوتهم.
{واعية}
/الحاقة: 12/:
حافظة.
{وتعيَها}
/الحاقة: 12/: تحفظها.
{وأوحي إليَّ
هذا القرآن
لأنذركم به}
يعني أهل مكة
{ومن بلغ}
/الأنعام: 19/: هذا
القرآن فهو له
نذير.
İbn Abbas da "İnsan hiçbir söz söylem ez ki" cümlesini
açıklarken hayır ve şer onun üzerine yazılır demiştir. "Yuharrifune =
kelimeleri yerlerinden kaldırıp değiştirirler" yani izale ederler
demektir. Halbuki Yüce Allah'ın kitaplarından bir kitabın lafzını izale
edebilecek hiçbir kimse yoktur. Fakat onlar "kitabı tahrif ederler"
yani onu tevilinden başka bir te vii ile tevil ederler demektir. "Ve in
künna an dirGsetihim le ğGfilfn=biz ise onların okumasından gerçekten
habersizdik demeyesiniz diye."(En'am 156)
Buradaki "dirasetihim", "tilavetihim=onların
okumaları" anlamındadır.
"Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici
kulaklar onu bellesin diye"(Hakka 12) ayetindeki "vaı'ye"
"hafıza" yani belleyici, ezberleyici manasındadır. "Bu Kur'an
bana kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. "(En'am
19) Yani bu Kur'an bana hem siz Mekkelileri, hem de sizden sonra Kur'an
kendilerine ulaşacak herkesi uyarmam için vahyolundu. Demek ki Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem kıyamete kadar gelecek herkes için bir uyarıcı olmuştur.
وقال لي
خليفة بن
خيَّاط: حدثنا
معتمر: سمعت أبي،
عن قتادة، عن
أبي رافع، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لما
قضى الله
الخلق، كتب
كتاباً عنده:
غلبت - أو قال:
سبقت - رحمتي
غضبي، فهو
عنده فوق
العرش).
[-7553-] Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
''Allah mahlukları hükmedip tamamladığı zaman yanında bulunan bir
kitap yazdı ve orada 'Rahmetim gazabıma galebe etti' -veya- rahmetim gazabımın
önüne geçti- hükmünü yazdı. O kitap arşın üstünde, Allah'ın yanındadır."
حدثني محمد
بن أبي غالب:
حدثنا محمد بن
إسماعيل:
حدثنا معتمر:
سمعت أبي
يقول: حدثنا
قتادة: أن أبا
رافع حدثه:
أنه سمع أبا
هريرة رضي
الله عنه يقول:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: (إن
الله كتب
كتاباً قبل أن
يخلق الخلق:
إن رحمتي سبقت
غضبي، فهو
مكتوب عنده
فوق العرش).
[-7554-] Ebu Hureyre' nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki Yüce Allah mahlukları yarc.t"YJadan önce
bir kitap yazmış (ve onda) 'Benim rahmetim gazabımın önüne geçmiştir!' diye
yazmıştır. O kitap, arşın üstünde Yüce Allah'ın yanında yazılmış bir
kitaptır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Yüce Allah'ın 'Hakikatte o levh-i mahfuzda bulunan şerefli
Kur'an'dır' sözü." İmam Buhari Halk-u Ef'ali'l-İbad'da bu ve bundan
sonraki ayete yer verdikten sonra şöyle der:
Yüce Allah Kur'an'ın muhafaza edildiğini ve satır satır
yazıldığını belirtmektedir. Kalplerde bellenmiş, insanların dillerinde okunan
ve Mushaflara yazılmış olan Kur'an, Allah'ın kelamı olarak mahluk değildir.
Fakat mürekkep, kağıt, mushafın cildi gibi şeyler mahluktur.
"Halbuki Yüce Allah'ın kitaplarından bir kitabın lafzım
izale edebilecek hiçbir kimse yoktur. Fakat onlar "kitabı tahrif
ederler" yani onu tevilinden başka bir tevil ile tevil ederler." Son
dönem şerh bilginlerinden biri şöyle demiştir:
Bu meselede bilginler birkaç görüş halinde ihtilaf etmişlerdir.
Bunlardan birincisine göre daha önceki kitapların tamamı değiştirilmiştir. Bu
kitaplara değer vermemenin caizliği yolunda nakledilen görüşün gereği budur.
Ancak bu görüş bir ifraddır. Bu konuda mutlak olarak söylenen sözü, çoğunluğun
görüşüdür diye anlamak gerekir. Aksi takdirde bu bir kendi görüşünde
diretmekten ibarettir. Oysa bu kitaplardan değişikliğe uğramamış birçok şeyin
kaldığı noktasında ayet ve haberler çoktur. Bunlardan birisi şu ayettir:
"Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye,
o ümmi Nebie uyanlar (var ya) işte o Nebi onlara iyiliği emreder ...
"(Araf 157) İki yahudinin recm edilmesi olayı da bunlardan biridir. O
Tevrat'ta recm ayetinin var olduğundan söz edilmişti. Bu görüşü "De ki
eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun"(AI-i İmran
93) ayet i teyid etmektedir.
Bir diğer görüşe göre bu kitaplarda değiştirme yapılmıştır,
fakat bu, kitapların büyük kısmı için sözkonusudur. Bunun delilleri çoktur.
Birinci görüşü de bu doğrultuda anlamak uygundur.
Üçüncüsü bu kitapların çok az bir kısmında değişiklik
yapılmıştır ve büyük bir kısmı olduğu gibi durmaktadır. Şeyh Takıyyuddin b.
Teymiye, er-Reddü'ssahıh ala men beddele dine'l-Mesıh isimli eserinde bu görüşü
savunmaktadır.
"Bu Kur'an bana kendisiyle sizi" yani Mekkelileri
"ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu." Demek ki Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kıyamete kadar gelecek herkes için bir uyarıcı
olmuştur. İbn Ebi Hatim, bu haberi yukarıda zikredilen isnadla İbn Abbas'a
ulaştırmaktadır. İbnü't-Tın şöyle der:
"Ve men belağa" cümlesi, "belağahu"
şeklindedir. Fiilin sonundan "hO" zamiri hazfedilmiştir. Bazıları
ayete şu manayı vermişlerdir:
Bu Kur'an bana kendisiyle sizi ve ergenlik çağına erişmiş
herkesi uyarmam için vahyolundu. Bu iki manadan birincisi daha meşhurdur. İbn
Ebi Hatim'in er-Redd ale'l-Cehmiyye isimli eserde nakline göre Abdullah b.
Davud el-Hureybı şöyle demiştir:
Kur'an-ı Kerim'de Cehm b. Safvan'ın taraftarlarına
"Kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu"
ayetinden daha şiddetli bir ayet yoktur. Ayetteki "ve men belağ"
Kur'an'ın ulaştığı kimse demektir. Dolayısıyla o kişi Kur'an'ı sanki Yüce
Allah'tan duymuş gibi olmaktadır.